Aşık olma hissinin nörobiyolojik yönünü anlatan Dr. Öğr. Üyesi Onur Okan Demirci, aşık olunduğunda hissedilen duyguların aslında sinir sistemindeki ‘sempatik sistem’den kaynaklandığını belirtti.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Onur Okan Demirci, yıllardır ‘onu gördüğüm anda kalbim hızla atmaya başladı, nefesim kesildi, ellerim terledi, beynimde karıncalanma oldu, midemde kelebekler uçuşmaya başladı, yerimde duramıyor gibi hissettim’ şeklinde tarif edilen aşık olma halini, sempatik sistemin harekete geçmesi olarak tanımladı.
Sinir sisteminde kontrol dışında otomatik olarak gerçekleşen 2 tür mekanizma olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Onur Okan Demirci, “Bunlar sempatik ve parasempatik sistem adı verilen mekanizmalardır. Parasempatik sistem dinlenme halimizde ve yemek yediğimizde çalışmaya başlayan ve bize sakinliği, huzuru getiren sistemdir. Sempatik sistem ise tehlike durumlarında, heyecan durumlarında ve bizde gerginlik yaratabilecek her tür durumda aktifleşen sistemimizdir” diye tanımladı.
Aşık olunan kişi görüldüğünde sempatik sistemin aktif hale geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Demirci, “Sempatik sistem aktif hale gelince kalp atışları hızlanır. Beyne giden kan akımı azalır ve beynimiz karıncalanmaya başlar. Sindirim sistemimize giden kan akımı azaldığından beyindeki karıncalanma olur. Akciğer hacmi küçüldüğünden daha hızlı soluk alıp vermeye başlarız ve nefesimiz kesilir gibi hissederiz. Kan akımının büyük oranda kol ve bacak kaslarına yönelmesi sonucunda yerimizde duramama hissi yaşamaya başlarız. Aşık olduğumuzda da bunları hissederiz” dedi.
“HERKES AYNI DUYGU YOĞUNLUĞUNU YAŞAMAYABİLİR”
Bazı duyguların birbirine çok benzediğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Demirci, “Aşk durumunda hissettiğimiz duygular bazen korkuya hatta nefrete çok benzeyebilir. Buna neden olan beyinde ‘Amigdala’ adını verdiğimiz, özellikle korku duygusunu ortaya çıkaran ve karşımızdaki kişinin mimiklerinden nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunu anlamamızı sağlayan bir yapıdır. İyi bir empati yeteneği amigdala yapısının gelişmişliği ile ilişkili olabilir. O halde aşık olduğumuzda yaşadığımız duyguların yoğunluğu yine amigdala yapısının gelişmişliği ile ilgili olabilir. Bu durum da neden herkesin aynı aşk derecesine sahip olmadığını açıklayabilir” diye konuştu.
“KOKU İLE HOŞLANTI DÜZEYİNE KARAR VERİYORUZ”
Her şeye rağmen aşk durumunun sadece sempatik sinir sistemi ile ilgili olamayacağını da söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Demirci, konuşmasını şöyle noktaladı:
“Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar bize koku duyusunun yani hayvanlarda feromon etkisi adını verdiğimiz durumun insanlarda da geçerli olduğunu kanıtladı. Biz insanlar aslında bilinçdışı bir düzeyde karşımızdaki insanın kokusunu alabiliyoruz. Bu koku ile de kendi sistemimizi eşleştirerek o kişiden hoşlanıp hoşlanmayacağımıza karar verebiliyoruz. Aslında ten uyumu adını verdiğimiz durum işte bu feromon sistemi ile yönetilen bir süreçtir. Yapılan insan deneylerinde kişilerin aşık olduğu insanların kokularının sindiği kıyafetler kişilere koklatıldığında (ki kime ait olduğunu bilmedikleri kıyafetlerdir bunlar) aşk belirtilerinin ortaya çıktığını göstermiştir” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi akademik, bilimsel ve kültürel faaliyetlerle ...
Bilecik'te 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında bir etkinlik düzenlend...