Yaklaşık iki buçuk milyon öğrenci bu hafta sonu Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek. Yaşanan sınav kaygısında ailenin ve genel olarak çevrenin önemli bir yeri olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Ünal Erdem Elli, “Sınavda yaşanabilecek başarısızlığı bir felaket olarak görenler sıklıkla ebeveynler ya da öğretmenler oluyor. Dolayısıyla sınav kaygısının oluşmasında çevrenin ve ailenin önemli etkileri var” dedi.
Öğrencilerin sınavlarda veya sınavla ilgili konularda kaygı duygusu yaşadığını belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ünal Erdem Elli, “Bu rahatsız edici duyguya çoğu zaman kalp atışında hızlanma, hızlı nefes alıp verme, terleme gibi bazı bedensel belirtiler de eşlik eder. Birey, tehdit algısı ile zihinsel olarak öylesine meşgul olur ki, kendi kaygısından başka bir şeye odaklanmakta güçlük çeker. Buna bağlı olarak konsantrasyon kaybı yaşar ve bu durum genellikle olağan şartlarda gösterebileceği başarıdan daha düşük başarı göstermesine yol açar. Bazı öğrenciler ise bu kaygı duygusundan öylesine rahatsız olur ki, sınavdan ve hatta sınavı hatırlatacak etkinliklerden de, örneğin deneme sınavlarından ya da genel olarak test çözme ve ilgili aktivitelerden de uzak durmaya başlarlar. Bu durum tabi ki başarısızlık riskini arttırır ve birey için olumsuz bir kısır döngü yaratır. Öğrenci kaygı duyduğu için sınava hazırlanmaz, hazırlanmadığı için kaygı düzeyi daha da yükselir ve bu öğrenci tarafından içinden çıkılamaz bir kısır döngü gibi algılanmaya başlar” dedi.
“KAYGININ İPUÇLARINI TANIMAK GEREKİYOR”
Sınav kaygısının nedenlerinin arasında sınavdan ve gelecekten neler beklendiğinin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Elli, “Sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin önemli bir kısmının sınav sonucuna ilişkin negatif beklentileri olduğunu görüyoruz. Yani öğrenci çoğu zaman, sınavdan başarısız olacağı düşüncesine bağlı olarak kaygı duymaya başlıyor. Bu düşünce her zaman çok belirgin bir şekilde öğrencinin bilincinde olmasa da, kaygı ile ilgili unsurları terapi sürecinde irdelediğimizde çoğunlukla altta yatan düşüncenin bununla ilgili olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
“Genel olarak sınav kaygısını daha çok öğrenim hayatında ortalamanın üstünde başarılı olmuş öğrencilerde görüyoruz” diyen Uzman Klinik Psikolog Elli, “Bu da bu öğrencilerin hissettikleri kaygının ‘isabetli olmadığını’ gösteriyor. Çünkü aslında bu öğrenciler genel olarak başarısız değiller ancak yine de başarısız olmaya ilişkin gerçek dışı bir kaygı yaşıyorlar. Sınav kaygısı ile baş etmek için yardım alan öğrencilerle psikolojik yardım sürecinin temelinde çoğunlukla bu gerçekdışı başarısızlık algısının irdelenmesi ve bunun yerine daha gerçekçi bir bakış açısı kazandırılması hedefi yatıyor. Aynı zamanda öğrencilerin kaygının ipuçlarını tanımaları ve kaygı ile tetiklenen bedensel belirtilerini kontrol edebilmek için nefes ve gevşeme egzersizleri gibi yöntemleri kullanmaları konusunda yardım almaları da sınav kaygısı ile baş etmede önemli rol oynuyor” dedi.
“KAYGININ OLUŞMASINDA AİLENİN VE ÇEVRENİN ÖNEMLİ ETKİLERİ VAR”
Sınav kaygısında ailenin ve genel olarak çevrenin önemli bir yeri olduğunu savunan Elli, “Öğrencilerin sınava ilişkin kaygılarının bir bölümünü ‘başarısızlık beklentisi’, bir diğer bölümünü ise ‘başarısızlık durumunda neler yaşayacaklarına ilişkin beklentileri’ oluşturuyor. Öğrenciler sınavda yaşanan başarısızlığı, yaşam boyu yaşanabilecek başarısızlıkla eş anlamlı gördükleri için, sınav sonucuna ilişkin beklentilerinin onlarda kaygı yaratması oldukça anlaşılabilir bir hal alıyor. Sınavda yaşanabilecek başarısızlığı bir felaket olarak görenler ise sıklıkla ebeveynler ya da öğretmenler oluyor. Dolayısıyla sınav kaygısının oluşmasında çevrenin ve ailenin önemli etkileri olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Dijital teknolojiler ve yapay zeka alanında küresel yarışta ön sıralarda ...
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), uluslararası akademik iş birliklerini ...