Yaş, ırk, engellilik veya cinsiyet gibi birçok konuda her gün birçok kişi ayrımcılığa maruz kalıyor. Bu durum kişinin; eğitime, istihdama ve sosyal yaşama katılımı konusunda da dezavantajlar oluşturuyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar, iş hayatında aktif rol alan kadınların, erkek çalışanlara oranla daha fazla yıldırma uygulamaları ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını ortay koydu. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi (SBF) Sağlık Yönetimi Bölümü'nden Doç. Dr. Gülay Tamer yaptığı açıklamalarda kadınların, erkeklere göre daha alt vasıflı işlerde istihdam edildiğini belirtirken, aile şirketlerinde ise yönetimin 2’nci ve 3’üncü kuşaklara geçtiği yıllarda ve söz sahibi kişiler değiştiğinde, kadın yönetici sayısında da artış olduğunu ifade etti.
Kadınlar en çok bu sektörde ayrımcılığa maruz kalıyorlar!
Kadın yöneticilerin büyük çoğunluğu, ülkemizdeki kadın yönetici pozisyonunda az yer almasının nedenini ataerkil toplum yapısından kaynaklandığını düşünüyor. Daha önceki yıllarda bankacılık-sigorta sektörü, tekstil-giyim sektörü ve turizm sektöründe çalışan kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda, kadınların en çok tekstil giyim sektöründe mesleki ayrım yaşadığı ortaya çıkmıştı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Sağlık Bilimleri Fakültesi (SBF), Sağlık Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Tamer’in kadın yöneticiler üzerinde yaptığı çalışmalar, erkek egemen iş hayatında, kadınların hem günlük hayattaki hem de iş hayatındaki sorumluluğunun erkeklerden daha fazla olmasının, kadınların kendilerini geri plana atmalarına sebep olduğunu belirtti.
İş yaşamı ile özel yaşamları arasında denge kurmaları gerekiyor
Kadınların üst kademelere gelememelerinin bir sebebi olarak, hali hazırda kurulu erkek düzeni dışında bırakılmaları olduğunu ifade eden Doç. Dr. Gülay Tamer, “Aynı iş yerinde görev yapan erkekler, sosyal aktiviteler için iş dışında da bir arada olabiliyorlar. Ancak kadınlar iş dışındaki birçok buluşmada yer alamıyor. Bunun sebebi ise kadınların çalışma yaşamlarında, özel yaşam dengesi ile iş yaşamı dengesi kurmaları gerekmesi. Pek çok kadın sosyal yaşamlarından önemli fedakârlıklar yaparak evine ve ailesine vakit ayırmaya çalışıyor. Mesai saatlerinin kadınların ev yaşamını zorlayacak şekilde düzenlenmesi durumu da iş yaşamındaki dengeyi değiştiriyor.” şeklinde konuştu.
“Kadınlar kendilerine görünmez engeller koyuyor”
Kadınlar, çalışma hayatları boyunca aldıkları maaşlardan tutun da primlere kadar birçok konuda eşitsizliğe maruz kalıyor. Aktif olarak iş yaşamında görev alan kadınların iş yaşamı ile özel yaşam arasındaki dengeyi kurabilmek için çoğu zaman cam tavan etkisine maruz kaldığını belirten Doç. Dr. Gülay Tamer, “Birçok kadın çalışan, iş yaşamında veya yer aldığı yapılarda mesleki yeterliliklerinin, erkek çalışanlara göre yeterinde görülmediğinden ve çifte standarda maruz kaldıklarını ifade ediyor. Bu durum kadın çalışanlar için, erkek çalışanlar ve toplum tarafından uygulanan görünmez bir engel olan ‘cam tavan etkisi’nden kaynaklanıyor. Asırlar boyunca ataerkil toplum yapısı yüzünden kadınlar daha çok ev içinde yapılacak işlere yönlendirildi. Günümüzde ise hala benzer düşüncede olan yöneticiler bulunuyor. Bu tür ortamlarda kadın çalışanlar bir süre sonra kariyerlerinde yalnızca belirli bir düzeye kadar çıkmayı planlıyor ve kendilerine görünmez engeller koyuyorlar.” dedi.
Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından yükseköğretim kurumlarındaki...
İstanbul Gelişim Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürlüğü ile Güz...