ALTINORDU Futbol Kulübü Başkanı Seyit Mehmet Özkan, 3’üncü Bilim ve Futbol Söyleşileri kapsamında İstanbul Gelişim Üniversitesi öğrencileri ile bir araya geldi. Özkan söyleşide, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin gündemine oturan iki büyük futbol takımının olaylar nedeniyle yarıda kalan maçına da değinerek "Duygularından arınmış bir insanın tribünlerle ne işi olabilir? Son Beşiktaş – Fenerbahçe derbisine bakın. Eğer profesyonelsen dönüp arkana tribünlere bakmayacaksın" dedi.
“İyi Birey, İyi Vatandaş, İyi Futbolcu” sloganını benimseyen, bir futbol kulübü olmanın yanında, aynı zamanda; futbol eğitim kurumu olduğu da belirtilen Altınordu Futbol Kulübü’nün Başkanı Özkan, İstanbul Gelişim Üniversitesi öğrencileri ile buluştuğu söyleşide çarpıcı açıklamalar yaptı.
“FUTBOL BACASIZ FABRİKADIR”
Türkiye’de futbolun toplumu eğlendirmeyi amaçlayan bir sektör olarak görüldüğünü belirten Özkan, “Futbol bir eğlence sektörüdür ama futbol sahada oynayanlar için, görevli hakemler, masörler, doktorlar, malzemeciler, antrenörler için meslektir. Türkiye’de henüz futbolun bir meslek olduğu bilinci yerleşmedi. Futbol bir sektördür, meslektir, endüstridir, bacasız fabrikadır. Türkiye’de 80 milyon nüfus 30 milyon gencimiz var. Bizler gençlere sporda doğru yatırımı yaparsak, Türkiye’nin futbolcu ithal eden değil, ihraç eden bir ülke olması işten bile değil” dedi.
“SEMTİN MÜTEAHHİDİ KULÜP YÖNETMEMELİ”
Türkiye’de kulüplerin doğru yönetilmediğini dile getiren Özkan, “Kulüpler dernek statüsünde yönetildiklerinden, günlük yaşıyorlar hatta dünlük yaşıyorlar. Dünkü borçlarını temizlemeye çalışan yönetimlerle geçiyor günlerimiz. O zaman da kimse geleceğe bakmak ve geleceğe yatırım yapmak istemiyor. Altyapıcılık uzun vadeli süreç odaklı bir iştir. Kısa vadede ürün almak sonuç almak mümkün değildir. Futbol profesyonel bir iştir, profesyoneller tarafından yönetilmelidir. Mahallenin semtin müteahhidi, bakkalı kulüp yönetmemeli” diye konuştu.
Futbolun sadece alaylıların hâkim olduğu kapalı bir dünya olduğuna dikkat çeken Özkan,”Buraya mekteplilerin girmesi gerçekten çok zor. Üç büyüklerde futbol oynamış kardeşlerimiz, üst düzey müsabakalarda görev almış, ülkemizi yıllarca temsil etmiş değerli yıldızlar olabilirler. Onlar tabi ki hemen A takımları yönetsinler tabii ama futbolun üretme ve yetiştirme kısmında ise mutlaka üniversitelerin beden eğitimi spor meslek yüksekokulları ( BESYO) mezunları ile full time çalışılması gerekiyor" dedi.
“HER FUTBOLCU ANTRENÖR OLAMAYACAĞI GİBİ HER ANTRENÖR DE YÖNETİCİ OLAMAZ”
Kulüplerin üniversitelerle işbirliği yapması gerektiğinin altını çizen Özkan, ”Futbola sadece antrenör değil, spor yöneticileri de gerekiyor. Bu konuda çok eksiğimiz var. Her futbolcu antrenör olamayacağı gibi her antrenör de yönetici olamaz. Bunu sektöre ve öğrencilere aktarmak anlatmak gerekiyor. 15-25 arası gençlerin hayatlarını planlayacak spor yöneticilerine ihtiyacımız var. Saha içini antrenör yapabilir ama saha dışında bu gençlerin mutlaka hayat planlarını, kişilik gelişimlerini, sosyal dünya ile kopukluk yaşamadan, kendi ile barışık, toplumla barışık insanlar olarak yetişmeleri çok önemli" diye konuştu.
“PROFESYONEL SPORCUNUN TRİBÜNLE İŞİ OLMAZ”
Profesyonel sporcunun, sahada duygularından arınmış olması gerektiğinin altını çizen Altınordu FK Kulüp Başkanı Seyit Mehmet Özkan şöyle dedi:
“Duygularından arınmış bir insanın tribünlerle ne işi olabilir? Son Beşiktaş – Fenerbahçe derbisine bakın. Eğer profesyonelsen dönüp arkana tribünlere bakmayacaksın. Kulübenden çıkmayacaksın, işine bakacaksın. Türkiye’de bir taraftar erozyonu olabilir. Eskiye nazaran daha iyi durumdayız. Profesyonelsek, profesyonelce yaklaşmayı bilmemiz lazım. Bu konuda çok eksiklerimiz var. Bunun için de işte spor yöneticiliği bölüm öğrencilerine ihtiyacımız var. Futbol ülkemizde de artık bir üretim olarak görülecekse buna bu ülkenin yöneticileri ve futbolu yönetenler karar verecek."
Özkan, yapılan söyleşinin ardından İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdulkadir Gayretli ile bir araya geldi.
Genç nüfusa sahip ülkelerin futbola oyuncu yetiştirdiğine dikkat çeken Gayretli, ülke olarak bunu başarabileceklerine inandığını dile getirdi. Üniversitenin yaptığı akreditasyon çalışmaları ile de Türkiye’de bir çağ açtığından bahseden Gayretli, “İstanbul Gelişim Üniversitesi, 40 bölüm ve 48 programı ile Türkiye’nin en çok akredite edilmiş programa sahip üniversitesi olma ünvanına sahip. Ayrıca İGÜ Beden Eğitimi Spor Meslek Yüksekokulu da Türkiye’nin Avrupa’dan akredite edilmiş tek BESYO’su. Türkiye’de yükseköğretim alanında gerçekleştirdiğimiz başarıyı, öğrencilerimizin spor alanında başarılarıyla taçlandırmak istiyoruz” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürlüğü ve Güz...
Avrupa Birliği’nin desteklediği Gençlerin Örgütsel Liderliği (Youth Organiz...