İstanbul Gelişim Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Restorasyon ve Konservasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Kılıç, Doç. Dr. Michael Kuyucu'nun hazırlayıp sunduğu Akademik Bakış programının canlı yayın konuğu oldu.
Restorasyon ve Konservasyon nedir?
EROL KILIÇ: Restorasyon restore etmekten geliyor, Türkçe karşılığı onarım demek. Konservasyon ise koruma demek. Onarım ve koruma olarak tarif edebiliriz. Uluslararası üniversitelere baktığımızda genelde restorasyon ve konservasyon olarak geçer, bizim ülkemizde ise bunun tarihine baktığımızda ODTÜ'de 1967 yılında Mimarlık Fakültesi'nde restorasyon olarak faaliyete başlıyor; uzun zaman diğer fakültelerde bunun varlığına rastlamıyoruz, 1980'li yıllarda ise bu bölümler yavaş yavaş açılmaya başlıyor. Bu bölüm şu anda 6 tane üniversitede onarım ve koruma başlığı adı altında geçiyor. Vakıf üniversiteleri arasında ise sadece bizde var.
Restorasyon ve konservasyon mezunlarının iş imkanı nelerdir ve öğrenciler bu bölümde neler öğreniyor?
EROL KILIÇ: Bu bölümde eski eserlere, mimari yapıların restorasyonuna ve korunmasına yönelik ders programlarımız odaklanmış durumda. Öğrenci aynı zamanda yarı mimardır ve mezun olduğu zaman bir mimarla çalışmak zorundadır. Eski yapıların restorasyonları, bu bölümden mezun olmayan alaylılar tarafından yapıldığını ve korumaya yönelik bilgi eksikliği olduğunu görüyoruz. Bizim bölümümüz bunun yenilenmesine, aslına uygun olarak restore edilmesine ve aynı zamanda korunmasına yönelik bir bölüm. Öğrencilerimiz sektörel bazda kültür bakanlığına bağlı anıtlar müzesinde, milli saray müzesinde, hatta cumhurbaşkanlığına bağlı bütün birimlerde ve belediyelerin bünyesinde ilgili müdürlüklerde çalışabiliyor. Ayrıca vakıfların bünyesinde ve özel sektörde de çalışabiliyorlar ya da kendi işlerini kurabiliyorlar. Bu alanda iş bulma şansları çok yüksek.
Bu bölümden mezun olan öğrenciler yurt dışında istihdam alanı bulabilir mi?
EROL KILIÇ: Kesinlikle bulabilir. Bu öğrencinin kendini geliştirmesiyle alakalı. Avrupa kıtasında bu bölümler çok ileri, uzmanlaşmış mezunlar çok fazla ve yaptıkları işi dört dörtlük yapıyorlar. Fakat bizim ülkemizde bu bölüm daha çok yeni. Ayrıca üniversitemizin bütün bölümlerinde iktisat, hukuk, girişimcilik, felsefe gibi derslerimiz var. Bunları herkesin alması ve genel kültürünü arttırması gerekir. Öğrencinin daha donanımlı yetişmesi amacıyla İstanbul Gelişim Üniversitesi'nin bütün birimlerinde bu dersler ele alınacak.
Siz oldukça fazla resim sergisi açtınız. Peki resim sergilerinin Türkiye'deki durumu nedir?
EROL KILIÇ: 1995 yılından sonra bu sanat tasarım fakültelerine ilgi çok fazla arttı. Üniversiteler içinde şu an doygunluk oluşturulmuş durumda. Vakıf üniversitelerinde talep olmadı, çünkü işin ekonomik durumu var, az öğrenciyle büyük bölüm kurmak zorundasınız. Bir de üniversitelerde çok fazla yaygınlaşmış olduğu için tercih edilmedi. Resim sergileri çok fazla açılıyor, genç sanatçılarımızın sayısı çok fazla; ancak sergiler artarken ve ressamlar çoğalırken, resmin tüketilmesinde problemler oluşmaya başladı. Tüketim en dip noktaya geldi. Bu resimler satın alınmıyor ve sponsor sıkıntısı da var. Etkinliklere sponsor bulma zorluluğu var. Bir sanatçı ünlendirilir, kendi kendine ünlenemez! Bu da zorluk yaratıyor. Türkiye'de plastik sanatlar alanında arkasında bir sponsor olan ve "Bu sanatçıyı ben ünlendirdim" diyen bir şirket yok. Ama dünyada bu var.
Resim konusunda ilerlemek isteyen gençlerin ne yapması lazım?
EROL KILIÇ: İlk ve ortaokulda resim yaptırılıyor, ama bir sanat eğitimi verilmiyor. Biz öğrenciye resim yaptırmasak da olur. Asıl şey bilgilendirilme ve farkındalık oluşturma. İlkokuldan itibaren bu farkındalık oluşsa, bu sorunlar ortaya çıkmazdı zaten. Büyük sorunumuz orada başlıyor. Biz öğrencilerimize bir sanat eğitimi, bir bilinçlendirme eğitimi veremiyoruz. O bilinci oluşturacak eğitimler lazım. Biz insan yaratıcılığı eğitimi veremezsek diğer alanlarda da başarılı olamayız. Müfredatların içeriği yetersiz. İçi dolu verilmiyor dersler. Bizim gençlerimiz çok yetenekli, fakat gencimiz bir yere kadar geliyor, orada destek istiyor ve destek de olmadığı zaman orada çiçeğin kuruduğu gibi kuruyor. Gençlerin arkasında duracak bir kültürel birikim gerekir. Onu harekete geçirmemiz lazım.
Dijital teknolojiler ve yapay zeka alanında küresel yarışta ön sıralarda ...
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), uluslararası akademik iş birliklerini ...