Psikiyatri alanındaki belki de en ilginç rahatsızlıklardan biri olan 'İmposter Sendromu'na değinen İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Psikiyatrist Onur Okan Demirci, “Bu rahatsızlığı yaşayan kişiler gerçekleştirdikleri kişisel başarılarının tesadüf, şans veya sahte olarak gerçekleştiğine inanırlar. Buna inandıkları için kendilerini dolandırıcı veya sahtekâr gibi hissederler" dedi.
Kamuoyunda pek bilinmeyen 'Sahtekarlık Sendromu' yaşayanların en belirgin özelliğinin; 'kişinin kendisinin sahtekar ve dolandırıcı olduğuna inanmasıdır' diye tanımlanıyor. İGÜ Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Psikiyatrist Onur Okan Demirci, “İmposter Sendromu” olarak da bilinen bu rahatsızlık hakkında şöyle konuştu: Bu rahatsızlığa İmposter Fenomeni, Fraud Sendromu, İmposterizm, Sahtekar Sendromu, Dolandırıcı Sendromu gibi isimler de verilir. Bu rahatsızlığı yaşayan kişiler gerçekleştirdikleri kişisel başarılarının tesadüf, şans veya sahte olarak gerçekleştiğine inanırlar. Buna inandıkları için kendilerini dolandırıcı veya sahtekâr gibi hissederler. Halbuki gerçeklerin sahtekarlıkla ilgisi bulunmamaktadır. Kişi aslında başarıyı tamamen kendi becerisi ve çabası ile elde etmiştir fakat zihinde beliren bazı işlevsiz ve gerçek olmayan düşünceler nedeni ile kendisinin sahtekâr veya dolandırıcı olduğuna inanması ile sonuçlanır.”
"SOSYAL ORTAMLARDAN KAÇINIYORLAR"
Sahtekâr olduğuna inanan imposter sendromlu kişinin foyasının bir gün ortaya çıkacağı endişesi ile konuşmalardan, sohbetlerden ve sosyal ortamlardan kaçmaya çalıştığını belirten Demirci, “Örneğin; toplantılara katılmaktan, konuşma yapmaktan, seminer vermekten, soru sorulacağı endişesi ile iş ortamlarına girmekten kaçmaya başlar. Kişi oldukça başarılı ve zeki olmasına rağmen kendisini bunun gerçek olmadığına inandırmaktadır ve bunun sonucunda da dışarıdan anlaşılmaması için sosyal ortamlardan kaçınmaya başlamaktadır. Böylece kişide bir performans kaygısı ve sosyal kaygı ortaya çıkmaktadır. Bu durum aslında hepimizin bildiği obsesif yani takıntı hastalığı ile sosyal fobi rahatsızlıklarının bir karışımı gibi görünmektedir” şeklinde konuştu.
“AKILLI VE BAŞARILI KİŞİLER BU SENDROMU YAŞIYOR”
İşin içine bir de mükemmeliyetçi bir kişilik yapısı dâhil olduğuna değinen Psikiyatrist Demirci,“Her şeyin mükemmel olması gerektiğine inanan kişi aslında mükemmel diye bir kavramın olmadığını kabullenmediğinden yaptığı her iş ona yetersiz gelecektir. Bu yetersizlik düşünceleri ile gerçekleştirdiği her başarıyı da tesadüf veya şans olarak adlandıracaktır. Bu tesadüflerinde bir gün başkaları tarafından fark edileceğini düşünerek kaygı ve korku içinde yaşayacaktır. Bu kişiler tipik olarak kendilerinin sahte olduğunu düşünürler, başarılarının sadece şans olduğuna inanırlar ve iltifat aldıklarında bu iltifatın gerçek olmadığına inandıkları için aşırı kibar yanıtlar vermeye çalışırlar.
"ÇOĞUNLUKLA KADINLARDA GÖRÜLÜYOR"
Örneğin güzelliği ile ilgili iltifat alan bir kişi bu durumu ‘aslında güzel değilim o sizin güzel bakış açınız’ gibi nitelendirebilir. Veya başarısı ile ilgili övgü alan kişi ‘aslında ben bir şey yapmadım sadece kolay bir sınavdı’ gibi aşırı kibar yorumlarda bulunur. Bu rahatsızlık çoğunlukla kadınlarda görülmektedir. Nadiren de olsa erkeklerde görüldüğü olmaktadır. Tekrar söylemek gerekirse bu rahatsızlığa yakalanan kişiler başarısız veya tembel kişiler değildir aksine fazla çalışan, kapasitesi yüksek, akıllı ve başarılı kişilerdir. Sadece bu kendilerinin başarıyı hak edecek kadar akıllı ve çalışkan olduklarına inanmazlar” ifadelerini kullandı.
“BİRÇOK ÜNLÜ VE TANINMIŞ İSİM BU SENDROMDAN MUZDARİP”
Kişinin sürekli içinden kendisini eleştirdiğini belirten Demirci, “Bu eleştiriler başarıları ile ilgili olabildiği gibi dış görünüşü ile ilgili de olabilir. Buradan anlaşılacağı üzere sorun dışarıdaki insanların düşünceleri, davranışları veya söyledikleri değildir, asıl sorun kişinin kendi zihninde sürekli dönüp duran aslında gerçek olmayan düşünceleridir. Bu durumdan muzdarip olan birçok ünlü ve tanınmış isim de bulunmaktadır.
Sahtekâr sendromuna yakalanmış olan kişilerin tedavilerinde psikiyatrik ilaç tedavileri yapılabildiği gibi bilişsel davranışçı terapiler ve EMDR gibi psikoterapi yöntemlerininde uygulanabildiğini vurgulayan İGÜ Dr. Öğretim Üyesi Onur Okan Demirci, “Kişinin iş ortamı da bu rahatsızlığı tetikleyebilmektedir. Kaygının, rekabetin doğal olarak karşılanmadığı, aşırı baskının olduğu, büyük ve kurumsal şirketlerde çalışılan her ortam kişide bu rahatsızlığı tetikleyecektir. Tedavide amaç kişinin zihnini sürekli meşgul eden, aslında gerçek olmayan olumsuz düşüncelerin engellenmesi veya gerçek olanlarla yer değiştirilmesidir. Toplumda aslında oldukça sık görülen bu duruma birçoğumuz yakalanmış olabiliriz. Bu rahatsızlığa yakalanmak elimizde olmayabilir fakat değiştirebilme gücü daima elimizdedir” şeklinde konuştu.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi tarafından bu y...
Kış aylarının gelmesiyle grip aşısının koruyuculuğu tartışılmaya başlandı. ...