Rusya'nın, Ukrayna'ya karşı açtığı savaş devam ederken İstanbul Gelişim Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Fatih Fuat Tuncer, Rusya’nın hem tarihten gelen bağları hem de Balkanlardaki Sırpların ve Ortodoksların koruyucusu olarak kendini konumlandırdığını hatırlatarak bölgeyle ilgili açıklamalarda bulundu. Tuncer, “Rusya, savaş korkusunu Balkanlara taşıyarak Batı’da tedirginlik yaratmayı hedefleyebilir. Ancak olası bir savaş, sınırlı bir savaş olmayacaktır. Sonuçları tüm dünyayı derinden etkileyecektir.” diye konuştu.
24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın, 2014’teki Kırım işgalinin aksine Batı’da büyük bir travma yarattığını söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Fatih Fuat Tuncer, “Tabii ki bu travma tek bir günde ortaya çıkmadı. Soğuk Savaş sonrası Batı ve Rusya arasındaki geçici uzlaşı, gerek Batı’nın eski Sovyet hinterlandında genişlemesi ve eski Doğu Bloğu ülkelerini NATO ve AB içerisinde dönüştürmesi gerekse Putin sonrası Rusya’nın yeniden eski ihtişamlı günlerine dönmek istemesi ile bozuldu.” dedi.
“BATI’DAKİ ‘OLDU-BİTTİ’ HASTALIĞI RUSYA’YA DA SİRAYET ETTİ”
Tuncer konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir diğer taraftan da Soğuk Savaş henüz bitmişken ve ‘tarihin sonu’ tezleri üretilip Batı’nın geri dönülemez zaferi ilan edilirken, 90’lı yıllarda tam da Avrupa’nın orta yerinde yeni bir sorun ortaya çıkmıştı: Yugoslavya’nın dağılması. Balkanlarda başlayan savaş ortamı Batı’da ortaya çıkan iyimser havanın kısa sürede dağılmasına sebep oldu. Batı’nın yaşanan savaşa kalıcı çözümler üretememesi, suçun ‘Balkanlaşma’ gibi kavramlara atılması ve Balkanların ‘Güneydoğu Avrupa’ olması, bölgede var olan sorunların deyim yerinde ise halının altına süpürülmesi neden oldu. Gerek Bosna’daki Dayton Antlaşması, gerek Kosova’nın BMGK’nın 1244 sayılı kararına (bu karara göre Kosova’nın Sırbistan’ın bir parçasıdır) rağmen tek taraflı bağımsızlığını ilan ederek Batı’nın hızlıca bu bağımsızlığa meşruiyet kazandırması ve yine gerekse Makedonya (bugün Kuzey Makedonya) bağımsızlığı sonrası hem içeride Arnavutlarla hem de dışarıda Yunanistan ve Bulgaristan ile yaşanan sorunlar, deyim yerinde ise bize halının altının ne kadar dolduğunu göstermektedir. Bugün Ukrayna’da daha önce Kırım ve Gürcistan’da yaşananlar, Batı’daki ‘oldu-bitti’ hastalığının Rusya’ya da sirayet ettiğini gösteriyor. Uluslararası ilişkilerin kaotik bir ortamı olduğu ön kabulüne rağmen bugün yaşananlar, aslında ‘eşitlerle eşit ve eşitsizlerle eşitsiz olmak’ gibi yeni bir durumun uluslararası ilişkilerde yeni bir meşruiyet alanı yarattığını gösteriyor. Bu yeni meşruiyet durumu da en çok Balkanları etkileyecek gibi görünüyor.”
“BÜTÜN BÖLGEYİ DOMİNO TAŞI GİBİ ETKİLEYEBİLİR”
Bölgede yaşanması muhtemelen küçük bir çatışma ihtimalinin dahi bütün bölgeyi domino taşı gibi etkileyebileceğini ifade eden Tuncer, “Rusya hem tarihten gelen bağların, hem de Balkanlardaki Sırpların ve Ortodoksların koruyucusu olarak kendini konumlandırmakta. Korkulan ise Ukrayna üzerinden çevrelendiğini iddia ederek bir işgale girişen Rusya’nın, Batı’ya karşı Balkanlar kartını açması. Rusya bu şekilde savaş korkusunu Balkanlara taşıyarak Batı’da tedirginlik yaratmayı hedefleyebilir. Ancak olası bir savaş, sınırlı bir savaş olmayacaktır. Sonuçları tüm dünyayı derinden etkileyecektir. Böyle bir savaş özellikle Soğuk Savaş sonrası kendi konfor alanını kendi için kurmayı büyük ölçüde başaran AB’yi derinden sarsacaktır.” şeklinde konuştu.
“SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÜZENİN DE SONU GELDİ”
Bölgede yaşananlarla ilgili “Soğuk Savaş gibi Soğuk Savaş sonrası düzeninin de sonunun geldiğini gösteriyor” ifadesini kullanan Tuncer, “Bu sebeple AB, ABD ve Rusya’nın bölge üzerinde oldu-bitti politikasından kaçınması şart görünüyor. Çünkü bölgedeki hassasiyetleri kaşımanın geri dönülmez sonuçları olacaktır. Bu noktada Türkiye ve diğer bölgesel güçlere de büyük görevler düşmekte. Bölgenin içine gireceği kaos Türkiye’yi de derinden etkileyecektir. Onun için Türkiye’nin Ukrayna krizinde sergilediği tüm taraflarla iletişim kurabilme ve diplomasiyi bırakmama ve kolaylaştırıcı olma politikasını bölge için de kullanması gerekiyor.” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürlüğü ile Güz...
İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Türk dünyasıyla akademik bağlarını g...