15 Temmuz hain darbe girişiminin ikinci yıl dönümü sebebiyle anılmaya devam ediyor. 15 Temmuz’un Türk modernleşme tarihi boyunca görülen tüm kalkışmalardan daha farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Şenol Durgun, “15 Temmuz darbe teşebbüsü, Türk modernleşme tarihi boyunca görülen modern geleneksel ya da laiklik dindar çatışması bağlamında değil, dini iddialar ya da dini görünüm içinde olduğu söylenen bir grubun siyasete, siyaset dışı yollarla müdahale etme ve siyaseti yeniden düzenleme arayışıdır. Böyle bir durum Cumhuriyet tarihi açısından bir ilk olmasının yanında, darbe teşebbüsüne kalkışanların niteliği açısından da oldukça düşündürücüdür” dedi.
15 Temmuz’un, siyasetin sadece iç dinamikleri üzerinden değil, Türkiye’nin zor ve değerli stratejik coğrafyası ve tarihi üzerinden okunması gerektiğini belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Durgun, “Türkiye’nin coğrafyası ve bölgenin dünya siyaseti açısından önemi, Türk siyasetini, sadece iç faktörler ve kurallar üzerinden okumaya ve yürütmeye imkân bırakmamaktadır. Son darbe teşebbüsü büründüğü renk, konumu ve meşruiyet dayanağı açısından farklılık arz etmektedir” şeklinde konuştu.
“HALK O GECE BİR KILAVUZ ARAMIŞTIR”
15 Temmuz’da halkın darbe karşısındaki tavrının Türk siyasetinde yeni bir dönemin açıldığının göstergesi olduğunu belirten Prof. Dr. Durgun, “Şimdiye kadar ki darbelerde, halkın darbe teşebbüsünde bulunan güçler karşısındaki pasif varlığının aynen devam edeceği düşüncesi, belki de darbeci unsurların fark edemediği yeni bir durumdu. Aslında toplumun siyasete karşı ilgisi Türkiye’de her dönem devam etmiştir. Ancak toplumun devletiyle olan ilişkisi ve devletine karşı geleneksel saygısı, sistemi bozmaya dönük böylesi müdahalelerde nasıl davranacağını bilememesinden kaynaklı bir durumdur. Zira kadim Türk kültüründe ‘devlete isyan babaya isyan’ anlayışı ile özdeşleştirildiğinden, bu türlü gayri meşru müdahale durumlarında halk daima nasıl davranması gerektiği konusunda tereddüt yaşamıştır. Aslında her darbe teşebbüsünde halk, nasıl hareket etmesi gerektiği noktasında tereddüdünü giderecek bir kılavuz, ses aramıştır” dedi.
“DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN İLKLER OLDU”
15 Temmuz 2016 akşamında durumun daha öncekiler gibi olmadığını belirten Durgun, “Darbe teşebbüsü duyulduğu vakit önceki müdahaleler gibi bir an için duyulan tereddüt; siyaset, medya, yargı kesiminin aktif rol alması veya yol göstermesiyle halkın nasıl hareket edeceği noktasında tereddütlerinden sıyrılmasına, ülkesine ve siyaset kurumuna sahip çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Bu sahip çıkma olayında, darbe teşebbüsünün seyrini değiştiren ilkler vardır. Esasında uzun yıllara dayalı bir hazırlığın sonucu olarak planlanan darbenin başarıya ulaşamamasında bu ilklerin çok önemli katkıları bulunmaktadır. Bu ilklerden sonra gelen desteklerde önemli olmakla birlikte, kanaatimce darbe teşebbüsünün akamete uğramasında bunların rolü daha fazla olmuştur” şeklinde konuştu.
“DEVLET BAHÇELİ’NİN KATKISI BÜYÜKTÜR”
Halkın darbe karşısında aktif olmasında ve daha organize hareket etmesinde siyaset kurumlarının öncü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Durgun, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bunları iki kategoride toplayabiliriz. Bir tarafta iktidar partisi, diğer yanda muhalefet partileri. Malum darbe teşebbüsü iktidar partisine karşı yapıldığından, iktidar partisinin ve onun doğal lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’a karşı olması doğal bir durumdur. Ancak muhalefet cephesinden bu alanda ilk harekete geçenin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin olması, darbe teşebbüsünün kamuoyu indinde meşruiyetini kaybetmesi bakımından önemli bir durumdur. Elbette burada Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın daha önceki yıllarda olduğu gibi şapkasını alıp gitmemesi, kendilerinin de meydanlarda olacağını ve halkı da meydanlara inmeye çağırmasının rolü göz ardı edilemez. Bu konudaki lider tavırları takdire şayandır. Darbe teşebbüsünün iktidar partisi ve onu destekleyen bir kesime değil, tüm millete karşı yapılan bir kalkışma olduğu görüntüsü kazanmasında en önemli katkı, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nindir. Bu şekilde darbe teşebbüsü sadece iktidar kesimi çevrelerinde değil, Bahçeli’nin de katılımıyla teşebbüsün meşruiyetini yitirmesine yol açmış oldu.”
“15 TEMMUZ TEKNOLOJİ DEVRİMİ’DİR”
15 Temmuz 2016’da iletişim teknolojisi devreye girerek, yani FaceTime üzerinden darbeye karşı ne yapılması gerektiği konusunda Cumhurbaşkanı’nın çağrısı, kitlelerin meydanlara çıkmasını sağlayarak darbe teşebbüsünü başarısız kıldığından, o gün bir Teknoloji Devrimi olarak adlandırılabilir” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürlüğü ve Güz...
Avrupa Birliği’nin desteklediği Gençlerin Örgütsel Liderliği (Youth Organiz...